Yükleniyor

Blog

100 Yıl Önceki İstanbul Kütüphanelerine Ne Oldu?

17.08.2015

Kitaplar artık cepte dolaşıyor. Eski cep kitapları hemen aklınıza gelmesin. Dijital kitaplardan (e-book) bahsediyorum. Koca bir kütüphane cepte taşınabilir hale geldi. Peki ama kütüphanelere ne oldu, eski önemlerini kaybettiler mi? gibi kocaman sorular aklımıza gelmez mi? Bu soruya geri döneceğiz ama zaman kazanmak ve düşünmek babında önce bir iki girizgâh lazım.

Aslında mesele kütüphaneler değil, başlı başına kitap -bir bilgi kaynağı olarak değilse de- bir nesne olarak değerini kaybetti. Baksanıza, değil cahil-cühela kurumlar, üniversitelerin bile aklına gelen son; ya da ilk fırsatta gözden çıkarılan şey kitap oluyor. Bizim fakültedeki kütüphaneyi nasıl yok ettiklerini okumuştunuz.

Ama dahası var. İnsanlar daralan mekanlardan dolayı gerçekten kütüphane oluşturamıyor. Oluşturanlarınki de hazin sonla bitiyor. Nice üstatların kütüphanelerine şahit oldum. Ölünce hemen kapı dışarı edildiler. Sahaflar veya eskiciler yağmaladı… Biraz şanslı olanlar bir kütüphaneye gitti veya ailenin o odaya ihtiyaç duymasına kadar üzerine kilit vuruldu. (Halen bildiğim bazı kilitli kitaplar var, Allah akıbetlerini hayreylesin.)

Ha, bir de elinde “dedemden kitap kaldı” diyerek kapı kapı dolaşıp fiyat alanlar var. Hele birinci sahifesi tezhipli, yaldızlı bir kitap olmaya görsün, mutlaka milyonlar verilmiştir de o vermemiştir. Mesela elinde bir atlas gezdireni hatırlıyorum en son 40 bin lira vermişlerdi sahibine, o ise hâlâ “gerçekten iyi bir yere gitmesini istediğinden”(!), henüz kimseye satmamıştı. Tabii bilenler bilir, o tür zavallıları aslında bir “sahaf zekası” dolaştırıyordur. Ama neyse buna girmeyelim. Sahaflara da haksızlık etmeyelim. Onlar gerçekten geçmiş ile bugün arasındaki yegane bağımız sayılırlar. Gerçeklerinin nesilleri giderek azalıyor. Tabii doğa boşluk kabul etmediği için de yerlerine “çakallar” türüyor. Ne yapalım idare edeceğiz, kim bilir bir gün bizim kitaplar da… Allah korusun.

Kütüphane meselesi demiştik, yine girizgâhı uzattık. Ama asıl maksadım bugün sizler ile nostaljik bir kütüphane raporunu paylaşmak. Değerli meslektaşım R. Tûba Karatepe, Kütüphaneler Müfettişi Ahmed Muhtar’ın 100 yıl önceki (belki biraz daha fazla) İstanbul kütüphanelerine ait İstanbul Kütüphaneleri Raporu’nu yayımladı.

R. Tûba Karatepe, Kütüphaneler Müfettişi Ahmed Muhtar’ın İstanbul Kütüphaneleri Raporu, Hiperlink Yayınları, 2015

Ahmed Muhtar’ın kim olduğunu ve raporun detaylarını bir solukta okunacak o kitaptan okursunuz. Onlara girmeyeceğim. Ama içinde bahsedilen bazı kütüphanelerin fiziki mekanlarını 25-30 yıl önce ben de kullandığımdan Karatepe’ye onları bize hatırlattığı için müteşekkirim. Önce tahsisat yetmezliği, ardından personel ve nihayet başka nedeler ile çoğu kapanan bu kütüphanelerin son kullanıcılarının anıları derlense neler çıkar, neler. Halen oraları kullanan hocalarımızın bir bölümü hayattadır. Anlatacakları çok şeyleri vardır. Elbette sıra gelirse bizim de Hacı Selim Ağa, Nuruosmanî, ve Atıf Efendi’nin öğrencilik yıllarımdaki hallerinden söz ederiz. İlk derleme kütüphanemiz (yani Milli Kütüphanemiz) olan Beyazıt ve dünyanın sayılı yazma kütüphanelerinden birine dönüştürülen Süleymaniye’den ve hele şimdi başka yere nakledilen süreli yayınlar hazinesi Hakkı Tarık Us ve merhum M.S. Tayşi’nin müdürlüğünü yaptığı Millet Kütüphanesi’nden söz etmiyorum. Oralar tabii mekanlarımız idi.

Ahmed Muhtar, yüz yıl önce İstanbul’daki kütüphanelerin adeta geleceğini görmüş ve bazı öneriler ile birlikte güzel bir rapor yazmış. Bu konuda elbette o bir ilk değildir. Nice kadirşinas kütüphanecilerimizin kim bilir nice raporları var. Ama bugün gündemimize bu girdiği için ondan bahsediyoruz.

Metnin aslı tabii olarak Eski Türkçe harfler ile kaleme alınmış. R. Tuba Karatepe üşenmemiş oturmuş onu bizim bildiğimiz harflere nakletmiş, hatta gayret göstererek, Ahmed Muhtar hakkında bilgileri derleyip kitaba bir de giriş yazmış ve raporu da değerlendirmiş. Kitap, kütüphanecilik ve kültür tarihi için eşsiz bir kaynak olarak kalacaktır. Ama Ahmed Muhtar’ın o günlerde ortaya attığı ve Karatepe’nin de dikkatlere sunduğu “Kadın Kütüphanesi” (Kadın Eserleri Kütüphanesi değil” fikri bir kere oldukça câlib-i dikkattir. Sunum şekli de ilginçtir. Ahmed Muhtar, Şehzadebaşı Camii yakınlarındaki Şehit Ali Paşa Kütüphanesi’nin kadınlara tahsis edilmesini ister. Vallahi meraklandım doğrusu bir gün gidip orayı görmek istiyorum, şimdi ne haldedir kim bilir? Hatta o binadan daha uygun bir yer de olmadığını söyleyen Ahmed Muhtar “zira bir İslam hanımı için bahçesinde bile başı açık bulunmasındaki mahzurun izâlesi bile kolaydır” der. İlahi meşrutiyet.. Ahmed Muhtar hızını alamaz ve bir de tehdit savurur:

“Şurası unutulmamalıdır ki bugün kadınlara mahsus bir kütüphaneyi biz şimdi meydana getirmez isek istikbal için fena bir neticenin tevellüdüne sebep olmuş olacağızdır. Zira son zamanlarda dini, imanı, milleti olmadığı neşriyatla beyân olunan “ilmin” bir iki sene sonra “ilim talibi”nin de erkekliği dişiliği olamaz mütalaasıyla kadınların istedikleri kütüphaneye girmesine müsaade edilecektir. Buna hiç şüphe yoktur.” (Karatepe, s. 52.)

Bunu tutturdu Ahmed Muhtar. Dediği gibi de oldu. Eski kütüphaneler bir bir ortadan kalkarken, kalabilenler ve yeni açılanlar artık her cinse hizmet vermeye başladılar. Hatta şimdiki istatistikler ne diyor bilmem ama son zamanlarda benim gittiğim arşiv ve kütüphanelerdeki okuyucuların çoğunu kadınların oluşturduğunu bile söyleyebilirim.

Kütüphaneler sadece kitap saklanan mekanlar değildir. Bilimin ve kültürün adeta yoğunlaştığı ve nesilden nesile aktarıldığı yerlerdir. Kitap tozu yutmamış, kütüphaneciden fırça yememiş, kitap alma kuyruğunda beklememiş biri bunu anlayamaz. Dijital kütüphane iyi bir fikir gibi görünüyorsa da kitabın yerini alamayacaktır. Hem düşünün bir kere dilimizdeki en ağır ve en nezih küfrü nasıl yapabiliriz kitap olmadan. “Kitapsız” yerine “dijitalsiz” mi diyeceğiz. Hayır ben tutmadım, siz de tutmayacaksınız.

Yorum Yaz

  1. Kütüphaneler ve kitaplar konusundaki içler acısı durumu her gördüğümde içimin nasıl parçalandığını kitap dostları bilebilir.
    Ben İskenderiye Kütüphanesinin hazin sonuna iç geçirirken o dönemdeki durumu tahayyül etmeye çalışırken yakın zamandan hatta günümüzden böyle örnekleri gördükçe insanın aklı hafsalası almıyor.
    Değerli hocam bu meselelere el atıp dertlendiğiniz için kaleme alıp bizlere de sunduğunuz için çok teşekkür ederim.

  2. Slm alykm hocam, kıymetli yazınız için teşekkürler. Adı geçen Şehid Ali Paşa Kütüphanesi restore edilerek KADEM isimli bir vakfa tahsis edilmiş ayrıca litera yayınlarının da merkezi olarak kullanılıyor. Ahmed Muhtar merhum güzel bir tesbitte bulunmuş. Bugün dahi etraftaki davetsiz bakislardan mahfuz bir haldedir. Şehzadebaşı camiinin vefa cihetindeki kapısından çıkınca hemen elli metre aşağıda sağda yer almakta. Ziyaret ettiğinizde sorulariniza cevap verecek ilgili arkadaşları bulabileceğiniz bir yer.

Blog

Kategoriler