Üniversitelerde sezon tamamlanmak üzere. Art arda mezuniyetler yapılıyor. Mezuniyet sevincini yaşayamamış olan ve hatta eski mezunlar telaşta. Zira lisansüstü program ön kayıtları başladı, bitmek üzere. Bilimsel değerlendirme ve mülakat kapıda. Eh bizim de birkaç sözümüz var dinleyecek olanlara.
Öncelikle Türkiye’nin Yükseköğretim hedefleri içinde lisansüstü programlar ne kadar yer alıyor buna bakalım. YÖK eski başkanı sayın G. Çetinsaya’nın yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’nin yükseköğretimde 2023 hedeflerine varması için her yıl 14 bin lisansüstü mezun vermesi gerekiyor. Oysa şimdiki durum bunun sadece yaklaşık üçte biri ile sınırlı. Peki bunun ile ilgili yakın gelecekte uygulanacak bir program var mı. Ben duymadım ya siz?
Bugünkü uygulamalar ile buna çözüm bulmak ise mümkün değil. Lisansüstü programların çeşitliliğine rağmen ihtiyaca ne kadar cevap verdiği kuşkulu. ÖYP ve hatta yurtdışına lisansüstü öğrenci gönderme sistemi ise tartışmalı… Yani yaraya merhem olacak kabilden bir şey gibi gözükmüyor. Bir de lisansüstü programlara öğrenci kabul sistemi var ki evlere şenlik. ALES, not ortalaması, yarım saatlik yazılı sınav, 5 dakikalık mülakat ile bilim insanı adayını belirlemek sadece bize has nevadirdendir. Adalet sağlamak adına belki de icat edilen en adaletsiz sistemdir desek abartmış olmayız.
Neyse bunlar ayrı tartışma konusu. Elbette çözüm yolu da var. Ama şimdiki konumuz değil. Zira bugün lisansüstü programa girecekler bu prosedüre tabi ve ben onların sisteme olan güvenini sarsmamam gerektiğini biliyorum (eğer sarsılmadıysa). Biraz gerçekçi olup, yakında lisansüstü maratonuna, seçmelerine, endam arz etmeye, boy göstermeye ve nihayet bu işi yapmaya niyetli olanlara bazı tavsiyelerim olacaktır.
- Bilim insanı olmaya gerçekten aday olup olmadığınızı ölçünüz. Kendinizi iyi ölçüp tartınız. ALES ve not ortalamanız veya mezun olduğunuz yer sizi kandırmasın. Bilim ile uğraşmak meşakkatli bir iştir ve çoğu kere bir gencin hayalindeki hayatı sağlamaz. Süreklilik ister; mesai ile sınırlı bir iş değildir, devamlı yeni donanımlar gerektirir ve en önemlisi “ne yaptığınızı sadece siz bileceğinizden” çevrenize varlık sebebinizi anlatamazsınız. Oysa mezuniyetinizden sonra mesleğinize yönelirseniz, bir süre sonra mevki, makam, itibar vs. kazanma ihtimaliniz var. Buna karşılık lisansüstü eğitimde, araştırma sorunları, motivasyon yetersizlikleri ve hele akademik kastın kaprisleri sizi canınızdan bezdirebilir. Bu yüzden “mezun oldum, bir de yüksek lisans yapayım” fantezisine kapılmayın. Gerçekten bilimden hoşlanıyor ve sizin entelektüel dünyanıza katacaklarından zevk alacağınıza inanıyorsanız bu iş tam size göredir, kaçırmayın.
- Bilim ile uğraşmak, mesleki bir uğraş değildir. Bir hayat tarzıdır. Kendinizi buna hazırlayın. Uzun bir süre mümkün ise başka bir iş ile uğraşmadan bu işi yapmaya niyetlenmelisiniz. Çalışıyor iseniz, ne kadar zaman ayırabileceğinizi ve programın taleplerini iyice hesaplayınız. Tabi ki yüksek lisans ve doktora süresinde nasıl geçineceğinizi ve araştırmaya ne kadar maddi kaynak oluşturabileceğinizi hesaplayınız. Doktora yapmayacak iseniz yüksek lisans ile zaman kaybetmeden doğrudan mesleğinize yönelmeniz yararınıza olacaktır.
- Program seçerken üniversite ve coğrafya yerine öğretim üyesi ve özellikle danışman seçiniz. Kafanızda mutlaka bir problem oluşturunuz ve bunu kimin danışmanlığında çözebileceğinizi araştırınız. Bunu önceden belirlemez iseniz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Birçok programda ders yapılmadığı gibi, danışman ile görüşmek de adeta imkansız olabiliyor. Zira danışmanlar insan üstü varlıklar olabiliyor (!). Aynı anda raporlu/izinli, başka bir şehirde danışmanı olduğu şirketin işini takip eden, TV’de programı olan ve ders yapan öğretim üyeleri ile karşılaşabilirsiniz.
- ALES ve not ortalaması (doğru olmasa da) mülakatlara girişlerinizde önemli ölçüde belirleyici olacaktır. Ama unutmayın asıl mesele kalabalıklar arasından sıyrılıp mülakat hakkı kazanmaktır. Bugünkü sistemde bunun için yapacağınız hazırlık bir anlam ifade etmeyebilir. Bu yüzden en iyi hakim olduğunuz ve donanımızın da uygun olduğu alanı seçiniz.
- Yetenekleriniz ve donanımınızın yeterli olduğuna inanıyorsanız mutlaka disiplinler arası programlara iltifat ediniz. Mutlaka girmek istediğiniz programı önceden inceleyiniz, öğretim üyelerini en azından eserlerinden tanımaya çalışınız. Mümkünse ön görüşmeler yapınız.
- Mezun olduğunuz yerde değil, başka yerlerde lisansüstü eğitimi tercih ediniz. Böylece kendinizi tekrar ederek bıkkınlık yaşamazsınız. Küçük şehirlerden mezun olanlar büyük şehirlerdeki üniversiteleri zorlayınız. Büyük şehirlerden mezun olanların da uygun program ve özellikle danışman bulabilecekleri küçük şehirleri seçmesi onlara önemli bir tecrübe kazandırabilir.
- Yazılı ve mülakatlarda, bilmediğiniz konulara girmeyiniz. Susmak ve bilmediğini itiraf etmek yanlış cevaptan evladır. Yanlış cevap vermek yerine, yeteneğiniz elveriyor ise- konuşmayı bildiğiniz alana çekiniz. Özellikle jürilerdeki üyelerin sizin program hocalarınız olacağını düşünerek asla yıl içinde yapamayacağınız taahhütlerde bulunmayınız.
- Ne istediğinizi, ne yapacağınızı ve yeteneklerinizi ortaya koyabilecek ortalama beş dakikalık bir konuşma hazırlayınız (niyet mektubu). Bu konuşmayı mülakattan önce mutlaka tekrarlayınız. Hazırlıksız bir cümle sarf etmeyiniz.
- Mülakatlarda farklı jüri üyelerinden aynı anda sorular gelebilir. Stres yapmayınız ve sırayla herkese cevap veriniz. Ancak kesinlikle tamamlanmamış cümleler kullanmayınız. Mümkünse üç dakika boyunca sözünüzün hiç kesilmeden dinlenmesini sağlayınız. Bu da anlamlı ve kesintisiz cümleler kullanmakla mümkün olacaktır.
- Bilgilerinizi, kabiliyetlerinizi abartmayınız. Sadece programa uygunluğunu vurgulayınız. Varsa daha önce yaptığınız çalışmaları yanınızda getiriniz ve onları jüriye nazik bir tarzda sunarak incelemelerini sağlayınız. Özellikle doktora adayları yüksek lisans tezinizi mutlaka yanınızda getiriniz. Yapılması muhtemel tenkitler ne kadar ağır olursa olsun sabır gösteriniz ve cevap yetiştirmeyiniz. Zira buna zamanınız olmayacaktır.
- Kısa mülakatlarda ilk görüntü ve insani davranışlar çok belirleyici rol oynar. Bu yüzden gerçekten o mekana ait olduğunuzu kıyafetiniz, davranışınız ve yüzünüzdeki tebessümünüz ile gösteriniz. Bu durum pek çok referanstan daha etkili olacaktır.
Bütün gayretinizi gösterdiğiniz halde beklemediğiniz sonuç gelirse, şaşırmayınız, hayata küsmeyiniz ve yetersizliğinize yorumlamayınız. Israrla başka yerleri veya bir kere daha aynı yeri deneyiniz. Unutmayın ki, hayat lisansüstü eğitimden ibaret değildir.
Bu vesile ile sınavlara gireceklere başarılar diliyorum.
Hocam, elinize ve yüreğinize sağlık. Öğrencilere yol göstermek açısından önemli bilgiler. Salim Aydın