Yükleniyor

Blog

Bilim İnsanı Haysiyeti ve Üniversite Öğretim Üyeleri

10.10.2015

Üniversitelerin 2015-16 eğitim-öğretim yılının henüz başındayız ve gerçekten moral yükseltici haberler ile döneme başladık. Zamanlaması ilginç iki haber dikkatleri bir kere daha eğitime ve bilime çekti. Birincisi kuşkusuz “Ben Türküm, o kadar” diyerek kendisini ucuz tartışmalara malzeme etmeyen (Mardinli) bilim insanı Aziz Sancar’ın (twitter hesabımda “Sencer” yazmıştım özür dilerim) Nobel Kimya ödülüne layık görülmesi. İkinci haber ise Japonya’da Waseda Üniversitesi’nin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına verdiği Fahri doktora.

İlk öğreniminden üniversite öğrenimine kadar bütün eğitimini Türkiye’de tamamlamış ve sonra bilimsel çalışmalarına yine TÜBİTAK’ın desteği ile ABD’de başlayarak uzun yıllara yayılan sabırlı çalışmaları ile bugünkü Nobel ödülünü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar’ın, ülkemiz adına, bilim adına ama daha önemlisi İnsanlık adına elde ettiği bu başarıdan gurur duymamak mümkün mü? Kendisini gönülden tebrik ediyoruz. Türkiye’de bilime gönül vermiş olan binlerce kişiye umut ışığı ve esasında onların bundan sonra da fahri danışmanı oldu.

aziz-sancar-nobel

Ama gelin görün ki, kurtulamadığımız o kör bakışımız, fasit dairemiz, cehaletten  -dilim varmıyor ama- hainliğe varan kıskançlık kaynağı sahte duyarlılığımız, Prof. Dr. Aziz Sancar’ın başarısının sırlarını tartışmak yerine “Türk, Kürt veya Arap mı” olduğuna odaklandı. (Mesela çalışma yöntemlerine, kullandığı araçlara, günde kaç saat uyuduğuna kimse bakmadı.)

Ey cahiller!

Hayatımda daha önce hiç duymadığım ve tanımadığım Prof. Dr. Aziz Sancar kim olduğunu söyledi ama unutmayın o her şeyden önce genleri Anadolu topraklarından mayalanmış bir insandır. Yaptığına bakın, nasıl yaptığına bakın ve acaba aramızdan bir kişi daha yapabilir mi diye bakın.

Gelelim ikinci meseleye. T.C. Cumhurbaşkanı’na Japonya’da verilen fahri doktora unvanı Türkiye’de bazı kesimleri rahatsız etmiş. Anlaşılabilir. Farklı görüşlere de sonsuz saygım var. Ama bunların “Üniversite Öğretim Üyeleri” adına Waseda Üniversitesi’ne mektup göndermeleri doğrusu -la akall- edep dışı bir jurnalciliktir.

Mektuplarındaki tez ve düşüncelerini tartışmıyorum. O kısmı “fikir özgürlüğü, düşünce hürriyeti ve eleştirme hakkı” olarak düşünebiliriz. Ancak, Japonya’ya her yıl binlerce insan, belki de o mektubu yazanlardan biri de seyahat ediyordur. Ama fahri doktoranın onlardan birine değil, Sn. Cumhurbaşkanı’na verilmesi, bunun Türkiye’yi onurlandırma amaçlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yani o fahri doktora Sn. Cumhurbaşkanı’nın şahsında Türkiye Cumhuriyeti’ne verilmiştir. Hangi sebep ve görüşle olursa olsun bunun karşısında durmak ya da jurnalciliğe soyunmak etik değildir hatta Prof. Dr. Aziz Sancar meselesinde olduğu gibi Türkiye adına bir ihanettir.

Waseda’ya mektup yazan Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’ni sanal ortamda aradım. Daha kendilerini bile doğru dürüst tanıtamayan bu güruh benim de mensup olduğum bütün Üniversite Öğretim Üyeliği’ni nasıl temsil eder? Bireysel ya da birbirini anlayan-anlamayan bir gurup olarak yapacakları faaliyet ve açıklayacakları fikirlerine -katılmasam da- sonsuza kadar saygı duyarım ama “biz Türkiye’deki akademisyenler” diyerek benim de adıma konuşmaları kanıma dokundu. Siz kimsiniz Allah aşkına?

Şimdi soruyorum. Siz o jurnalde imzası olanlar, lütfen açıklayınız:

Hangi bilimsel başarıya imza attınız?

Bilim adına dünyada hangi sıralamaya girdiniz?

Hangi teori veya buluş adınız ile anılıyor?

Türkiye’de ve Dünya’da adından söz ettiren kaç bilim insanı yetiştirdiniz?

Cevapları eğer “bunların hiç biri yok ama Türkiye’deki iç siyasete duyarlıyız” olacaksa, o zaman zemin bellidir. Adam gibi kendi adınıza burada siyaset yapınız. Benim adıma ülkeme kara leke çalmayınız.

Yorum Yaz

Blog

Kategoriler