-
İnsan geçmişi ile var olur, geçmişiyle yaşar. Bu yüzdendir ki yeni başladığı gün ne kadar iyi olursa olsun, geçmişe özlem duyar. Zira inkar edilmez kendi hakikatidir insanın geçmiş. Bu yüzden olumlu/olumsuz ne varsa geçmişinde hep güzeldir hatta kutsaldır da. Benim de zaman zaman geçmişin hikayeleri ile sizleri meşgul etmem bundandır muhtemelen. Her ne kadar “geçmiş bitti, gelecek yok, gerçek yaşadığın andır” aforizması dilden dile dolaşsa da, anı yaşamanın kodları da geçmişte yatmaz mı?
Yıl 1988 Ramazan (Nisan-Mayıs) ayı. Sizinle başka ama bildik bir diyara eski bir Ramazan’a seyahat edeceğiz bugün. Her şey Türkiye-Mısır...
-
Yaklaşık 33 yıldır kimilerine göre Ortadoğu ve Kuzey Afrika, kimilerine göre de eski Osmanlı Coğrafyası veya modern Arap dünyasında dolaşıp duruyorum. İster mesleki merak, ister gezme sevdası deyin ayağımızın değmediği, mamur, harabe diyar; ıssız sahra, çöl kalmadı sayılır. Hoş bizim gezdiğimiz tarihler ne Fırat kenarındaki kurt-kuzu hesabını yapan Hz. Ömer, ne sosyal adaletin terazisini tutturan Harun-i Reşid gibi yöneticilerin ne de şefkat ve kahrı dengeleyerek istikrarı sağlayan Osmanlı sultanlarının asırları değildi. Sokaklarında da akıl ile gönlü birleştiren Hasan-i Basrîler, “neyleyim dünyayı aşk olmayınca” diyebilen...
-
Yıllarca önce ilk yurtdışı seyahatimi Libya’ya yapmıştım. Nasıl da heyecanlı idim. Belki heyecandan bindiğim uçağın (daha doğrusu teneke yığınının) ne olduğunu anlamamıştım bile. Uçaktaki servisi sorgulamak şöyle dursun, İngilizce bilmeyen Bulgar uçuş ekibinin neden Libya havayollarında çalıştığını bile dikkate değer bulmadım. Tabi ki bunların cevaplarını sonraki Libya yolculuklarımda bulmuştum. Fırsat olursa bir ara yazarım. Ardından yine bir diğer Kuzey Afrika ülkesi olan Mısır’a gittim hatta orada bir yıldan fazla yaşadım. Derken Afrika sanki alışkanlık yaptı kanımda. Mısır’da “Nil suyunu içen alışır, yeniden geri...
-
Karayollarında sık sık karşımıza çıkan kahverengi levhalara karşı bir tutkum hatta saplantım var desem yeridir. İçten gelen bir arzu veya bir meslek hastalığı da denilebilir. Ama benim gibi daha niceleri var biliyorum. Biraz da insanın meçhulü merak etme dürtüsü herhalde, sürükler bu levhalar insanı bilinmez yerlere. Bazen bir dağın tepesine, bazen bir suyun başına, bir yatıra, bir katıra vs. Çok memnun olanlar gördük nihai menzilde, çok da asık suratlar. Kimi beklentisini bulmuş levhanın peşinde, kimi de umudunu yitirmiş. Bir de kaybolanlar var.
Ülkemizde bunlardan çokça var maşallah. Aynı istikamette gitsem bile her seferinde acaba diyerek...
-
Daha önceki bir yazımda Sina yarımadasına yaptığım geziyi anlatmıştım ama bu kısım “i’rabta mahalli yoktur” kabilinden derc edilmemişti.
80li yılların sonlarıydı. Mısır’da bugünden farklı bir hayat yoktu esasında. Herkes yaşamanın bir yolunu bulmuş, Mübarek de her türlü duadan (!) nasibini alıyordu. Ülkede pek çok guruplar ve fikirler kendi mahallelerinde mevcuttu ama bugünkü gibi çok belirgin bir ayrışma; hele hele Mübarek’in arada bir Ezher ulemasını toplayıp “mutatarrıf” (aşırı) guruplara karşı uyarması dışında görünen bir baskı yoktu. Tabii bazı dostlarımızın kazaen de olsa arada bir uğramak zorunda kaldıkları...
-
Bayram münasebeti ile pek çok eş dost akraba ve meslektaştan tebrik geldi. Kimi telefon ile, kimi diğer sosyal medya araçlarından kimi de e-postadan. Şikayetim yok, çağın gereği ama insan telefonsuz, e-postasız vs. zamanları özlemiyor değil. Çok değil, çeyrek asır önce, eş-dost akraba görmek bir heyecan yaratıyordu. Her şey ru be ru (gençler için: yüz yüze) görüşme üzerine bina edilmişti. Şimdiki gibi tebrikler, pijama, terlik ile değil, o gün için hazırlanmış kıyafetler ile kabul edilirdi. Şikayet değil benimkisi, hatırlatma. Zira sürekli “eskilerin daha iyi olduğunu” iddia edenlerden değilim. Ancak geçmişte değişim daha yavaş...
-
Sudan Kur’an-ı Kerim ve İslami Bilimler Üniversitesi’nin davetlisi olarak 18-21 Aralık 2013 tarihlerinde “İslam Tarihi ve Sudan Tarihi Örneğinde Tarih Metodolojisi” başlıklı sempozyuma bir tebliğ ile katıldım. Oldukça zengin tarihi olmasına rağmen adeta dünya tarihinden uzaklaştırılmış bir ülke olan Sudan’dan bazı izlenimlerimi sizler ile paylaşmak istiyorum.
Afrika’da yüzölçümü ve hatta nüfüs bakımından büyük ölçekli devletlerden sayılan Sudan 2011’de bölünerek içinden Güney’de kurulan bir Sudan daha çıkarıldı. Bölünme sebepleri ile ilgili söylenecek pek çok şey olmakla birlikte temelde güneyde var olan petrol...