Yükleniyor

Blog

Pul Mezarlığındaki Puldan Devletlerim

11.09.2015

Hani bazı sözler vardır henüz atasözü makamına terfi etmemişler ama aynı saygıyı görürüler. Kumdan saraylar, kartondan kaleler gibi. Bir de benden işitin. Puldan devletler.

1863 tarihli kırmızı şerit kontrollü ilk Osmanlı pulu

1863 tarihli kırmızı şerit kontrollü ilk Osmanlı pulu

Pul deyip geçmeyin. Hangimizin hayatında yer etmedi ki. 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’de ve Amerika’da ilk kullanıma girmiş sonra da yavaş yavaş yaygınlaşmış dünyada. Osmanlı da bu uygulamadan uzak duramadı ve 1863 yılında ilk pulu kullanmaya başladı.

Mektup gönderme geleneğinin yazı kadar eski olduğu muhakkak. Başlangıçta krallar, devlet adamları ve tabii ki aristokratların yaptığı bu işin bedeli de onlar tarafından ödeniyordu. Nasılsa her mektubun bir sağlam sonucu vardı. Ama işe amme-i nâs yani halk karışınca elbette bedelini de ödemesi gerekti. Halk arasında mektuplaşma iyi de, mektubu alan posta parasını ödüyorsa iş bambaşka hallere bürünüyordu. Alıcının parası yoksa mektup yerine bağrına taş basıp, satırlardan hafifleteceği hasretini ancak rüzgarın getireceği bâd-i hevâ ile dindirecekti. İşte buna bir çözüm olarak pul icat edildi ve mektup gönderene -ceza olarak- gönderme bedeli de yüklendi.

Bedeli ödenmiş Osmanlı mektup zarfı örneği, 1839

Bedeli ödenmiş Osmanlı mektup zarfı örneği, 1839

Osmanlı Devleti  daha 1839’da başka bir şey yapmak istemiş olsa gerek ki, pul yerine parası alınmış olan mektup için özel zarf üretmeye kalktı. “Mektup getiren adama hiç bir akçe verilmeyecektir” ifadesini Osmanlıca ve Fransızca olarak zarfa basıp pul yerine geçen bir şey denemek istedi, ama belli ki tutmadı. Zira devlet ihtişamının da göstergesi olmaya başlayan pul zarafetinin cazibesi galip gelmişti.

Ben çocukluğumda komşumuz anne-babalara çok asker mektubu yazdım. Hatta yazdığım selam sıralamasından dolayı pek çok anne-baba kavgasına da şahit oldum, fakat pul ile tanışmam hayli geç oldu.

İlk pullarıma Ortaokulda öğretmenimin beni Kızılay koluna seçmesi ile sahip oldum. Her biri 5-10, 25 kuruş olan o pulları satmak için vermişti öğretmenim, ama satamayınca -korkudan- geri veremedim ve harçlıklarımdan biriktirerek hepsini kendim satın aldım. Sonra öğrendim ki, bir de bu işin koleksiyonculuğu varmış, hem de çok havalı bir şeymiş. İyi de kimden öğreneceksin, etrafında bu işi yapan yok ki. Ama bir kere sevdasına düştük ya gördüğümüz zarftan pul koparmaya başladık. Halbuki bu da başka bir tahrip imiş. Kopardığım pullar yerine postada işlem görmüş o zarfları toplasaydım ya..

Neyse, bir zaman Osmanlı dönemi pulları toplamaya merak sardım. Ama ah o taşınmalar. Yer değiştirmeler ve hele bir bakayım geri veririm diyenler. Darmadağın oldu benim Osmanlı pullarım. Ama benim intikamımı da herkesin köşe bucak aramak zorunda kaldığı damga pulları aldı. Sonra yeniden aklım başıma geldi. Bu sefer “filateli” servislerini, “filatelist” kelimelerini öğrenmiş ve havasına girmiştim. Gerçi zamanla onlar da su koyuverdiler. Ağırbaşlı devlet pulları dışında her şeye pul basmaya başladılar. Zaten hatıra para basamayan her kurum da hatıra pulu basmaya başlayınca ipin ucu kaçtı. Gerçi, ben özel pul defteri, pul maşası, büyüteç, odontometre (özel cetvel) ve tabii ki yıllık kataloglar vesaire derken uçtum. 7-8 cilde ulaşan koleksiyona da sahip oldum. Bütün dünya serileri, en uzun olduğu iddia edilen Türkiye’nin “memleketim” serisi vs. derken, dünya siyasi tarihini, hatta devletlerini bir kaç cilde sığdırdım.

Koleksiyonumdan birkaç cilt.

Koleksiyonumdan birkaç cilt.

Şimdi ara sıra bakarım da hüzün çöker üstüme. Zira geçmişte -bizim yaşamadığımız tarihlerde- çöken imparatorlukların pulları bir başka canlanır gözümde. Ama iddialı, her şeyi ile varlığını zihnimize kazımaya çalışan ve hatta gençliğimizde bizi kendileri için kavgaya tutuşturan devletlerin pulları nasıl da hazin duruyor defterlerimin daracık saydam plastik pencerelerinde.

Propagandaya önem veren eski doğu bloku ülkeleri, hatta bağlantısızların muhteşem görünümlü pulları o saydam pencereden adeta “dünya büyük ama sonunda bir pul defterinin daracık mekanına sığmak varmış” diye söyleniyorlar.

Sovyetler Birliği’nin muhteşem serisi defterlerimi süsülüyor ama kendisinin yerinde yeller esiyor. Yugoslavya, Çekoslovakya vs. aynı şekilde adeta Sadullah Paşa’nın ifadesi ile “mezardan bir nida” gibi baş gösteriyor pullar mezarlığında.

Hele Şu Mısırlı Nasır yok mu Nasır. Suriye ile kurduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti için pul bastırmaya ya fırsat ya da para bulamamış, eski pulların üzerine hemen “Birleşik Arap Cumhuriyeti” damgasını basıvermiş bir zaman. Sonra devletine pul basınca, artık devlete hacet yok diyerek, siyasi ufuktan batıvermiş.

Birleşik Arap Cumhuriyeti Pulları

Picture 1 of 3

Sizin anlayacağınız ben bugün dünyanın sahip olduğu devletlerden daha fazlasına sahibim. Ama benimkiler ihtişamlı ve gösterişli pul devletleri. Eh olsun bu da bir şeydir, diyenlere derim ki: Devlet pulla, para ile, şan ile şöhret ile, ihtişam ile hele hele korku ve kan ile değil, insanı yaşatmakla kurulur. İnsanı hedef alan her güç, er-geç pula dönüşecektir. Tıpkı bizim deyimlerde olduğu gibi: Görünüşü “Allı pullu”, ama “pul kadar değeri yok”.

Pul bastırmaya niyetlenenlerin kulağına küpe olsun. Bir gün benim koleksiyonumdaki “pul mezarlığında” yer alacaklardır.

Yorum Yaz

Blog

Kategoriler